[Röportaj] Havayı Koklayan Adam: “Bünyamin Sürmeli”


Havanın metodolojisini yazan,  kimi zaman karın şiddetini, yağmurun niyetini kimi zamanda sıcakların kavurucu etkisini samimi bir tavır içerisinde esprili bir anlatım tarzıyla gerçekleştiren 19 yıldır bizim için havayı koklamayı devam ederek adeta ailemizden biri olan bir kişiden bahsetmek istiyorum. Havayı Koklayan Adam’dan Bünyamin Sürmeli’den. İstanbul Teknik Üniversitesi Meteoroloji Mühendisliğinden 2000 yılında mezun olan, Radyo Klas ve Number One FM de hava tahminleri yaparak yayın hayatına başlayan Bünyamin Sürmeli,   şu anda CNN TÜRK  Hava Durumu editörü ve sunucusu olarak çalışmaya devam ediyor. Kendisini bu sefer havayı koklarken değil ağır kitap kokularının bulunduğu bir ortamda Tüyap kitap fuarında kitapları koklarken yakalıyoruz. Yazdığı mavi misket kitabının imza günü için orda bulunan ve haliyle en yoğun günlerinden birini yaşayan Sürmeli, hem sorularımızı cevaplıyor hem de kitaplarını imzalayarak hayranlarıyla muhabbet etmeyi de ihmal etmiyor.


İnsanlar sizi “Havayı Koklayan Adam” olarak tanıyor. Bu lakap nasıl ortaya çıktı?


Havayı koklayan adam lakabı 1997 yılında gevezeyle beraber Number One FM ve Radyo Klasta yayın yaparken çıktı. Bir hava tahmini yapmıştık çok soğuk bir hava,  ben yayında şey demişim ya havanın şöyle bir kokusuna bakıyorum da kar kokusu var ama bir türlü yağmıyor diye söylenirken gevezeyle hoşumuza gitti ve kullanmaya başladık. Dilimize Havayı Koklayan Adam diye yerleşti. O zamandan sonra uzunca bir süre ismimi kullanmadım sonraları ikisi beraber ilerledi.


Havalar insanların psikolojilerini, fizyolojilerini, metabolizmalarını etkiliyor şüphesiz,  peki siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Dışarıda olan her bir değişim bizim içimizdeki dışa doğru gösterdiğimiz basıncı değiştiriyor. Damarları zorluyor, eklemlerdeki romatizmaları tetikliyor, psikolojik anlamda çok ciddi etkileri var mesela, depresif eğilimleri yüksek olanlarda kapalı havaların, basınç nedeniyle bazı fizyolojik rahatsızlıkların ortaya çıkması, baş ağrısı, tansiyon yükselmesi gibi rahatsızlıklar görülebiliyor. Bizim dilimize bile yansıyan bir tarafı var mesela. İşte romatizmalarım ağrıyor yağmur yağacak galiba gibi. Tabi bu konuları doktorlar daha iyi aktarabiliyorlar.


Mavi Misket adında bir kitabınız çıktı. Bize biraz kitabınızdan bahseder misiniz?


Kitap şöyle ortaya çıktı bizim Yatch Türkiye dergisindeki makalelerin derlenmesi. Yaklaşık 2006 yılından beri ben Yatch Türkiye dergisinde yazıyorum. Doğa, çevre, iklim biraz teknoloji, okyanuslar biraz astronomi bizim çok alanımız değil ama yine de bildiklerimi yazıyorum. Oradaki yazıları toparladık, zamansızlaştırıp uptadeettik(güncelleştirdik)  ve bir kitap haline getirdik. Sokaktaki herkesin anlayabileceği bir dilde anlatmaya çalıştım. Yaşadığımız dünya doğa coğrafya nasıl bir şey yani entelektüel seviyeyi doğa açısından biraz daha yükseltmek için güzel bir kitap oldu. Üç beş kişinin hayatında bir değişiklik yapsa ne mutlu bana.


İnsanların hoşlandığı mevsimler, hava tipleri vardır. Mesela kimi insanlar soğuk bir havadan ve sonbahar mevsiminden hoşlanır, kimileri de bahar mevsiminden peki siz hangi havadan hangi mevsimden hoşlanıyorsunuz? Neden?

Ben bütün mevsimleri seviyorum yani her mevsimin kendine göre bir tadı var mesela soğuk havanın bir kokusu tadı var sıcağın zaten bambaşka bahar zaten renkleriyle ayrı bir tat ben bahar doğumlu olduğum için hani bahar bana daha bir tat verir ama hepsini severim yani.



                                       
İnsanlar bazen kendilerince bazı tahminlerde bulunurlar. Mesela gece yıldız varsa yağmur yağmaz veya sabah hava sisliyse o gün hava güzel olur gibi sizin bu şekilde tahminlerinizi etkileyen görüşleriniz var mı?

Onlar bazı klişeler tabi ki çünkü yıldız varsa niye yağmur yoktur çünkü havada bulut yok ki yıldızı görüyorsun bulut olmayınca da yağmur yağmıyor dolayısıyla,  tabi bunlar basit şeyler. Mesela uçakların arkasındaki çizgiler uzun kalıyorsa yağış yoktur, neden yoktur işte havada hareket yoktur oradaki çizginin dağılması için hareket olması lazım oradaki çizgiler egzozlardan çıkan partiküllerin üzerinde su buharının yoğunlaşmasıdır eğer o dağılmıyorsa ne oluyor hareket olmuyor hareket yoksa yağış yoktur gibi böyle klişeler var. Tabi bu tür tahminler yarın için bir şeyler ifade etmiyor o gün için daha çok bilgi veriyor.

Belgesel çekimi için birçok yer geziyorsunuz. Peki sizde en çok etki bırakan yer neresiydi? Neden?

Biz genel olarak sıra dışı yerlere gittiğimiz için hepsinden de ben çok etkilendim diyebilirim.  Mesela Kafkasya’dan da çok etkilendim Arizona’dan da Alaska’dan da işte Kenya’dan Tanzanya’dan Japonya’dan da anlatabildim mi ama en sıra dışı ah bu neya falan dediğimiz daha çok Kenya’da karşılaştıklarımızdı yani insanların yaşantıları kültürleri tarzları zevk aldıkları şeyler yani bir akşam dışarı çıkıyorsunuz ve sokakta yemek yiyen insanlar var. Türkiye’de de karşılaşıyoruz arabalarda falan pilav tavuk falan ama burada bambaşka bir dünya,  siz 2 dolarla 3 dolarla akşam böyle tatlısından meyvesine işte yemeğinden çorbasına içeceğine kadar hepsini böyle bir arada yemeğinizi yiyebiliyorsunuz böyle değişik bir yaşantıları var. Bizde gördüklerimizi olduğu gibi anlatmaya çalışıyoruz işte böyle belgesel gibi değil de bir serüven gibi,  gezi programından çıkartıp belgeselden arındırıp yoğun bilgi bombardımanıyla serüven gibi anlatıyoruz.

Peki, sorularımı cevapladığınız için çok teşekkür ederim.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

POPÜLER KÜLTÜR VE SİNEMA

“Televizyon: Öldüren Eğlence” Neil Postman

Geçmişle Gelecek Arasında Bir Semt ’’MERCAN’’